0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkülerin üstadı İzzet Altınmeşe’nin derlediğini yazıyor kaynaklar,

Önce Ahmet Kaya, sonra İbrahim Tatlıses ve Kamuran Akkor seslendirdi.

Sözleri:

“Saza niye gelmedin

Söze niye gelmedin”

diye başlıyor.

Hani,  o meşhur türküdeki gibi, çok davet aldın, ha bugün, ha yarın dedin, bir türlü gelemedin.

Boya badanasını ve tamiri yapılan eski elektrik fabrikasını açmak için davet ettiler,

Belediyeye iş yapan müteahhitler, imar değişikliği talebinde bulunanların ne kadar ayni ve nakdi bağış yaptığı bilgileri sır gibi saklanan parti binasının açılışı için tekrar çağrıldın,

O kez de olmadı.

Kırkpınar Güreşleri denendi, mazeret çıktı.

Gül döktük yollarına gelmedin,

O kadar gönülden çağırdık, adeta gelmemek için inat ettin, ayak diredin sebebi neyse,

Bu kaçıncı gelmeyişindi,

Çok beklettin.

Ama, galiba bu gün geliyorsun.

Sanki kesin gibi,

Ama niye ki,

O kadar beklettikten sonra, Keşan’ı listebaşı yapıp bizi, kuyruk sonu yaptın.

AK Parti iktidarın da, gelişti bu toplu açılış törenleri adeti,

Modaya uymuşsun öyle yapacakmışsın,

Yıllarca Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların toplu açılış törenleri nedeniyle,

Toplu açılışı yapılan tesislerin nereleri olduğunu öğrenmek için çaba harcadım,

Öğrendiğim de, neler yoktu ki, tuvaletlerin badana edilmesi bile vardı.

Peki,

Söz de iktidar alternatifi CHP Lideri Kılıçdaroğlu,

Hiç mi danışmanın yok.

Olmaz mı var.

Keşke, içimizden gelen, mesleğimizin hamuru ile yoğrulan halen gazetecilik ruhu olduğuna inandığım Danışmanın Okan Konuralp’i bir gün önce Edirne’ye göndererek, açılışı yapılacak tesisler neler diye baktırıp, durumlarının ne halde olduğunu, nasıl ve ne zaman yapıldığını öğrenseydiniz.

Okan, ‘Git bak biz nerelerin açılışını yapacağız’ deseydiniz,

O da, gelip baksaydı.

Görseydi,

Rast gele açılışını yapacağınız yerleri gezseydi.

CHP’nin Genel Başkanı, Ana muhalefet Liderine, Başbakan adayına, kaldırımları yapılmamış çevre yollarının, yüz yıllık binasının açılışlarının yaptırıldığını,

Daha neler neler görürdü, anlardı.

Tespit ederdi de,

Belki, böyle bir tiyatro da rol olmayı reddederdiniz.

Tabi,

23 Nisan 2009  günü, gecenin bir yarısı yapılan özel sohbette,  Dengir Mir Mehmet Fırat Dosyasını, Termikel’in su imtiyaz dosyasını, Konya Dosyasını, Gökçek dosyasının üzerine uzun uzun sohbet ettikten sonra,  konu Edirne’ye gelince,  duydukları ve gördükleri karşısın da kulaklarına inanamayıp sonra da, sağ elini kalbinin üzerine götürüp, ‘Ellerinin temiz olduğuna inanmıyorum’ dedikten sonra,

Nasrettin Hoca’nın ‘Timur ile Fil hikâyesi’n de olduğu gibi,

Bir fil yerine, iki fil gönderme kararının altında imzanız olursa,

Altyapı için Çankaya Belediyesinden özel transferlere gözlerinizi kapatıyorsanız,

Söylenecek söz kalmaz.

Umut yoktur ve tören bitmiştir