Türkiye son günlerde Sedef Kabaş’ın Tele1 televizyonundaki sözlerini tartışıyor.
Her olayda olduğu gibi,
Her mahalle kendi penceresinden bakıyor.
Sonra, kendi cenahına ‘kayıtsız şartsız’ destek veriyor.
Kendine göre karşı mahalleliyi ‘linç’ ediyor.
Her iki mahalleli Kabaş’ın sözlerini tam olarak paylaşmıyor.
İşine geldiği bölümden yürüyor.
Önce Kabaş’ın televizyondaki sözlerini, önünü arkasını kesmeden tam olarak hatırlayalım.
“Şuna inanıyorum ki Recep Tayyip Erdoğan dönüp şöyle siyasi hayatına baksa… Kendisine bu toplum, bu halk, bu ülke çok şans verdi. Çok iyi makamlara getirdi, çok destek verdi, çok oy verdi, çok paye verdi. Çok meşhur bir söz vardır, taçlanan baş akıllanır diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Hadi onu söylemeyeyim, büyükbaş hayvan diyeyim. Büyükbaş hayvan, bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur.”
Yargıtay kararlarında, ‘yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde’ der.
O zaman hangi mahalleden olursanız olun soralım.
Ne diyorsunuz?
Hakaret var mı yok mu?
Oy verdiniz veya vermediniz,
Sevin veya sevmeyin, bu ülkenin bir numaralı ismi,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na, Başkomutanı’na bu sözler ‘ifade özgürlüğü’ olarak nitelenebilir mi?
Bırakın Cumhurbaşkanı’nı, empati yapın bu satırları okuyan birisi olarak elinizi vicdanınıza koyun öyle karar verin,
Şimdi ‘o ses’ ne diyorsa, öyle hareket edin.
★★★
Gelelim sonrasına,
Savcılığın başlattığı soruşturma sonrası Sedef Kabaş basına yansıdığına göre, gecenin 02.00’sinde İstanbul’da Adanalı iş insanı ile kaldığı otel odasından apar topar gözaltına alınmasına,
Bak bu da olmadı.
Davet edersin, tebligat çıkarırsın, gelmezse,
Amenna,
Devamında,
Türkiye’de Sulh Ceza Hâkimliklerinin ‘tutuklama’ veya ‘serbest’ bırakma kararları çok tartışılıyor.
Hukukçular tutuklamanın tedbir olduğunu söyler.
Türk Ceza Kanunu’nda, Kabaş’ın eylemine yönelik cezaya bakınca ‘tutuklama’ kararı ağır.
Şüpheli gözaltında iken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün sosyal medya hesabındaki paylaşımı var ki,
Hiç olmadı.
Son dönemde, maalesef sosyal medya üzerinden ‘tutuklama’ veya ‘tutuksuz yargılanma’ konusundaki kararlara karşı inanılmaz bir linç kampanyası var.
Mübarek herkes hâkim, savcı,
Vayyy efendim nasıl tutuklanmaz,
Yok, böyle tutuklama olmaz.
Yargı sistemi mensuplarının sosyal medya üzerinden yürütülen gürültüden etkilendiğini de görüyoruz.
Hadi açık açık yazayım.
İşimize geldiği zaman, ‘tutuklama’ tedbir, gelmediği zaman ‘nasıl tutuklanmaz’ isyanı,
İki yüzlülük!
★★★
Gazeteci dostum Ramazan Demir yazmış;
“Gazetecilik;
Bir başkasına hakaret etme, aşağılama, ahlaksızlık ve arsızlık yapma, milli ve manevi değerleri yok sayma mesleği değildir.
Gazeteci, basın ve ifade özgürlüğünü kişisel veya belli bir zümrenin çıkarı için kullanamaz…
Gazeteci haber ve yorum üretir, hakikati arar, dedikodunun peşine takılmaz.
Dünyanın hiçbir yerinde sınırsız özgürlük yoktur. Bir başkasının özgürlük alanına girdiğinizde suç başlar.
Eleştiri haktır, kişilik haklarına saldırı bir hak, bir özgürlük değil; suçtur.
Elbette gazetecilik suç değildir.
Lakin kim gazeteci, kim değil o ayırt edilememektedir.
Gazeteciliği kullanarak siyaset yapmak isteyenler, iki gömlekten birini tercih etmelidir.”
Altına imzamı atıyorum.
Bu satırların yazarı, yıllardan beri sahte sosyal medya hesapları üzerinden ‘linç’ kampanyalarına maruz kalmış biri,
Bu nedenle,
Attan düşenin halinden anlarım.
Sosyal medyadan ‘aslan gibi kükreyerek’ içindeki kini, iftirayı kusanlar, polis ve hâkim karşısına geçtiği zaman ‘tavşan gibi ürkek’ olup ‘ben onu kast etmedim’ diyerek kurtulur.
O polislerin ya da yargıda görev yapanların aklına gelip ‘kimi kast ettin’ sorusunu yöneltmezler.
O yüzsüzler, sırıtarak sıvışıp giderler.
★★★
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eylem nedeniyle AK Parti cenahından, Sedef Kabaş ve muhalefet yoğun ve acımasız eleştiri altındayken,
Edirne’de durum nasıl?
Anlatayım;
Edirne Valisi Ekrem Canalp, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle basın mensuplarına kahvaltı verdi.
Mesleğimiz açısından böyle önemli bir günü düşünüp, incelik göstermiş,
Ancak,
Kahvaltı için Polis Bahçesi’ne gittiğimde ne göreyim,
Davetliler arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘hakaret’ ettiği gerekçesiyle yargılanıp hakkındaki hüküm kesinleşen isim de var.
Vali Canalp’e, ‘Ben Cumhurbaşkanı’na hakaret eden isimle aynı masada oturmam.’ diyerek kapıdan döndüm.
Cumhurbaşkanı valileri atıyor.
Valiler o kentte Cumhurbaşkanı ve devletin temsilcisi,
Edirne Valisi Ekrem Canalp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle kesinleşmiş cezası bulunanı adeta ‘baş üstünde’ tutmakta bir sakınca görmüyor.
Hatta pek bir hasbihal halleri var.
Ne diyelim,
Muhabbetleri daim olsun.
Demek kendisini atayan makama karşı işlenen suç nedeniyle ‘yargı hükmünün’ bir anlamı yok.
Vali Canalp ‘genel af’ ilan etmiş haberimiz olmamış.
Edirne’nin önceki dönem valisi Günay Özdemir’in yargı kararı sonrası ‘hassasiyeti’ bir tarafta,
Selefinin takdiri ortada.
AK Parti Edirne teşkilatı yöneticilerine ne demeli,
Onlar farklı mı ki,
İl Başkanı Belgin İba, sosyal medya hesabından Sedef Kabaş’la ilgili ‘fırtınalar’ koparıyor.
Yetmiyor;
Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek suç duyurusunda bulunuyor,
Ardından sosyal medya hesabından, “Cumhurbaşkanımız Sn@RTErdogan’a yönelik kabul edilemez, ahlaksız ifadeleri nedeniyle, AK Parti Edirne teşkilatı olarak Sedef Kabaş, Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu hakkında 81 ilimizle eş zamanlı suç duyurusunda bulunduk.” diye kükrüyor.
Pehhh, Pehhhh!
Gel gör ki, liderlerine ‘hakaret’ eden isim ile sıkı fıkılar,
Parti binasında ağırlamaktan keyif alıyorlar,
Hiç umurlarında değil.
Bir tarafta hakkında henüz herhangi bir yargı kararı olmayan Sedef Kabaş’a karşı takınılan tavır,
Diğer yanda hukukun kesin kararına rağmen ‘engin hoşgörü’,
Hangi davranış samimi?
GÜNCEL
08 Ekim 2024GÜNCEL
08 Ekim 2024GÜNCEL
08 Ekim 2024GÜNCEL
08 Ekim 2024TRAKYA BÖLGESİ
08 Ekim 2024TRAKYA BÖLGESİ
08 Ekim 2024GÜNCEL
08 Ekim 2024