DOLAR 32,3712 0.15%
EURO 34,9660 -0.33%
ALTIN 2.324,390,23
BIST 9.088,410,09%
BITCOIN 2266673-0,25%
Edirne
19°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

“Tiroid Kanseri”

“Tiroid Kanseri”

ABONE OL
2 Nisan 2021 10:35
“Tiroid Kanseri”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tiroid kanserleri genellikle boyunda bir kitle veya tiroid bezi içinde bir nodül olarak görülür. Nodül; bir bezelye tanesinden bir ceviz büyüklüğünde olabilen, hücrelerin kümeleşerek topluluklar yaratmasıyla oluşan hastalığa verilen isimdir. Soğuk (hormon salgısı olmayan) ve sıcak (hormon salgılayan) olarak ayrılabiliyor.

Ciddiye alınması gereken tipi, sıcak değil soğuk olanıdır. Çünkü bunlarda yaklaşık yüzde 15 kanserleşme ihtimali bulunuyor. Bu yüzden özellikle soğuk nodülü olanların vakit kaybetmeden iğneyle tiroid biyopsisi olması gerekiyor. Biyopsi yapılmasının nedeni ise nodülde kanser olup olmadığının saptanabilmesidir.

  • Sigara ve alkol gibi kanser yapıcı maddelerden uzak durmak
  • Tiroid ultrasonografisi çektirmek
  • Sağlıklı besin maddeleri tüketmek.

TİROİD KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ

Tiroid bezine bağlı gelişen 3 ana hastalık söz konusudur. Guatr, tiroid iltihaplanması ve tiroid kanseri. Tiroid bezi hastalıkları içinde en sık görülen ise tiroid nodülleridir.

Türkiye’de, özellikle iyottan fakir beslenilen illerimizde, guatr sıklığı nüfusun yarısından fazlasını etkileyebilmektedir. Hastalıkta cinsiyet farklılığı da önemlidir. Cinsiyet dağılımına bakıldığında, kadınlar erkeklere oranla 5 kat daha fazla risk altındalar.

Tiroid, hacim olarak içinde bir veya birden fazla yumrular şeklinde de büyüyebiliyor. Buna tıp dilinde verilen isim; “Nodüler Guatr”. Guatr oluşmasına yol açan etkenin iyot eksikliği olduğu biliniyor.

BELİRTİLER

Guatr, boyunda şişlik, yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk, sinirlilik, yorgunluk, kilo artışı, saçlarda zayıflık ve cilt kuruluğu şeklinde belirti veriyor, fazla büyüdüğü zaman dışarıdan bakıldığında bile anlaşılabiliyor.

Tiroid bezinin hormon dengesinin bozulması, metabolizmayı ciddi oranda etkiliyor. Tüm organ sistemleri, kan kolesterol seviyesi, osteoporoz gelişimi ve cinsel yaşantı ve istek üzerinde de etkilidir.

TANI YÖNTEMLERİ

Küçük guatrlarda teşhis elle muayenenin ardından, kanda T3, T4, TSH seviyeleri ve tiroid sintigrafisi testleri yapılabiliyor. Tiroid bezinin büyümesi hassas bünyeli kişilerde boğazda yumru şeklinde büyümelere neden olabiliyor.

Bu durum, nodülleşme olarak tanımlanıyor. Tedavi edilmeyen guatr hastalarının ileriki yıllarında, nodülleşme açığa çıkabiliyor. Nodüllerde kanser oranı, yüzde 5’tir. Ancak tiroid kanserine yakalanan hastaların yüzde 95’i normal yaşantılarını sürdürebiliyorlar.

Eğer kişi guatrdan şüpheleniyorsa öncelikle endokrinoloji yani hormon hastalıkları uzmanına başvurmalı. Hastalık çoğu zaman bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Çünkü muayeneden sonra radyologların yapacağı ultrasonografik incelemenin ardından, bir iğne biyopsisi ile parça alınması ve yorumlanması ihtiyacı doğabiliyor.

Tiroid nodüllerinin teşhisinde kullanılan ‘ince iğne aspirasyon biyopsisi’ sonucunda şüpheli olan ve kanser teşhisi konmuş hastalar ameliyat ediliyor. Ameliyat; takip sırasında, iyi huylu olduğu bilinen nodülü boynunda rahatsızlık verecek kadar büyüyen hastalara öneriliyor.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Tiroid bezinde başlıca 4 tip kanser görülüyor.

Papiller Tip

Tiroid kanserlerinin yüzde 80’i, papiller tiptir. Bu tipteki kanserler genellikle 20-50 yaş arasında ortaya çıkıyor. Kadınlarda görülme oranı erkeklere göre 3 kat daha fazla. 14 yaşından küçük çocuklarda en sık görülen tiroid kanseri tipidir. Genellikle uzun yıllar (bazen 30 yıl) hiç büyümeden 1 cm’nin altında kalarak belirti vermeyebiliyorlar.

Başka bir sebeple örneğin guatr veya hipertiroidi nedeniyle bezin ameliyatla çıkartıldığı durumlarda tesadüfen bulunma oranları çok yüksektir.

Tiroid kanserleri Türkiye’de sık rastlanan kanserlerden biridir. Son yıllarda check-up programları sırasında ultrasonografi aletleri ile tetkik sırasında saptanma oranları sıklaşmıştır.

Tiroid kanserleri cerrahi yöntemle tedavi edilebiliyor. Tiroid bezi tamamen çıkarılıyor (total tiroidektomi). Hastada ameliyat sonrası, eğer 10 mm’den küçük bir “mikrokanser” varsa, tiroid hormonu verilmesinden başka bir tedavi uygulanmıyor.

Kanserin lenf bezlerine yayılması, kanserin tiroidi çevreleyen kapsüle gelmesi ve kanser çapının 10’mm den büyük olması durumlarında ameliyattan 6 hafta sonra radyoaktif iyot tedavisi uygulanıyor.

Bu tedavi, hastalığın gerek lokal olarak boyunda, gerek uzak metastaz şeklinde geri gelmesi olasılığını azaltıyor. Hastaların boynunda lenf bezi tutulumu olduğu takdirde; tiroid ile birlikte lenf bezlerinin de bir blok halinde çıkartılması gerekiyor.

Eğer bu durumdan ameliyat öncesi şüpheleniliyorsa, lenf düğümü hiçbir şekilde cerrahi olarak çıkartılmıyor. Bu aşamada, gerekiyorsa iğne biyopsisi ile tanı konuyor, doku bütünlüğü bozulmadan hastanın tiroid bezi, lenf bezleriyle birlikte çıkarılıyor. İşte bu ameliyata total tiroidektomi+modifiye radikal veya fonksiyonel boyun lenf disseksiyonu ameliyatı adı veriliyor.

Hastaların takibi TSH değerleri ve Tiroglobulin değerleri ile yapılıyor. TSH hastanın aldığı hormon miktarını gösterirken Tiroglobulin değerinin “0” civarında bulunması hastalığın tedavi edilmiş olduğunu gösteriyor. Ancak bazı hallerde Tiroglobulin değeri yükselmeden de hastalığın geri gelmesi mümkün. Hastaların yüzde 90’ından fazlası tedavinin ardından sağlıklı hayatlarını sürdürülebiliyor.

Folliküler Tip

Bu gruptaki hastalar, daha çok 40–60 yaş arası kadınlardır. Tiroid kanserlerinin yüzde 10’u folliküler tiptedir. Folliküler kanserler, tiroid kanserleri içinde tanısı en zor konan gruptur. Zira bu grupta gerek ameliyat öncesi yapılmış olan ince iğne biyopsisinde, gerek ameliyat sırasında yapılan dondurarak hızlı incelemede (frozen section) lezyonun bir kanser olup olmadığını anlamak mümkün değil.

Çünkü bu türde kanser olup olmadığını anlamak için; normal yapıdaki hücrelerden oluşan bu kitleyi çevreleyen kapsülün, herhangi bir yerinde, hücrelerin, bu kapsülü delip dışarı çıkıp çıkmadığının görülmesi gerekiyor.

Kapsülün bu şekilde bir istilası durumunda folliküler kanser, kapsülün sağlam kalması halinde iyi huylu folliküler tümör tanısı konuyor.

Tedavileri papiller tipte olduğu gibi, total tiroidektomi ve istila yapmış kanser durumunda ise tümör büyüklüğü ne olursa olsun ameliyat sonrası radyoaktif iyot tedavisidir. Hastaların yüzde 80’i tedavinin ardından sağlıklı yaşamlarını sürdürebiliyorlar.

Medüller Tip

Genetik geçiş gösteren ailevi tipleri 1-20 yaş arasında görülürken, ailevi olmayanlar 40 yaşından sonra ve genellikle lenf metastazı yapmış olarak ortaya çıkıyor. Tiroid kanserlerinin yüzde 5’ini oluşturuyorlar.

Tedavisi: Total tiroidektomi (tiroidin tamamen çıkarılması) ve tümörün olduğu tarafa lenf disseksiyonu yapılması şeklindedir. Bu tipte ameliyat sonrası radyoaktif iyot kullanılmıyor çünkü tümörün çıktığı hücre, diğer tiroid hücrelerinden farklı olduğundan iyot tutamıyor. Takiplerinde kanda kalsitonin değeri ölçülüyor. Hastaların yüzde 60’ı tedavi ardından sağlıklı yaşamlarını sürdürüyorlar.

Anaplastik Tip

Bu tip, tiroid kanserlerinin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor. Genellikle 60 yaş sonrasında ve uzun yıllar tedavisiz kalmış papiller veya folliküler kanserlerin birden biyolojik davranışlarını değiştirerek hızla büyümeye başlaması ile oluşuyor. Bu durumda cerrahi yöntemler uygulanamıyor. Ancak hastayı rahatlatma amacıyla radyoterapi tedavisi yapılabiliyor.

Op. Dr. Mehmet Özcan – Özel Keşan Hastanesi – Genel Cerrahi Uzmanı

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.