Toprak ananın uzun bir sessizliğin ardından canlandığı, yeşilin her tonunun sayısız renkteki çiçekle buluştuğu baharın müjdecisi Nevruz, Trakya Üniversitesi (TÜ) Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nın organizasyonunda Bolcaana Yemekhanesi önünde bayram havasında kutlandı.
Etkinliğe Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, rektör yardımcıları, akademisyenler, öğretim görevlileri ve çok sayıda öğrenci katıldı.
“NEVRUZ BİZİM İÇİN BAYRAMDIR, KARDEŞLİKTİR”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programda konuşan TÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, “Birçok insanın da benim gibi sevdiği bir şarkının sözleri var: “Bir gülün etrafı dikendir, hardır. Bülbül, gül elinden ah ile zardır. Ne de olsa kışın sonu bahardır. Bu da gelir, bu da geçer, ağlama.” Evet, kışın sonunun bahar olduğunu bize müjdeleyen, hakikaten son birkaç gün o soğuk havadan sonra bugün hem ellerimizin hem de içimizin ısındığı bir bahar gününde sizlerle birlikteyiz. Bir bahar gününü kutluyoruz. Gerçekten de Nevruz, Ergenekon’dan günümüze kadar özellikle Balkanlar’ın “Mart Dokuzu” olarak adlandırdığı, ama özünde kışın bitip baharın geldiği müjdesini taşıyan bir gündür. Eski takvimleri içinizde bilenler vardır. Eski takvimlerde kış “Erbain” ile başlar. Yani eski Kasım diye tabir edilen dönemin en soğuk günü Erbain’dir. Erbain, 40 anlamına gelir. Erbain ne zaman başlar? Dönence dediğimiz günle başlar ve 40 gün sürer. İşte Erbain’den sonra gelen bir 50 gün daha var. O günün de adı “Hamsin”dir. Yani eski takvimle Kasım’ın 90’ını çıkmış. Eski zamandaki yaşama göre o Erbain’in, insanı donduran kışının ardından gelen Hamsin’in, yine Erbain’e yakın soğuğu, imkansızlıklar, yoksulluklar, sıkıntılar sona ermiş; artık ölümler ve hastalıklar geride kalmış ve insanlar bahara ulaşmışlardır. İşte bugün, o bahara ulaşılan günün adıdır: Nevruz. Farsça “Nev” yeni, “Ruz” gün anlamına gelir. Yeni gün demektir. Aslında buradaki yenilik, baharın ilk günü olarak adlandırabileceğimiz bir yeniliktir. Yeni bir gün, yeni bir mevsim, yeni bir yılın başladığı gündür Nevruz. Nevruz’un sahip olduğu kültürel mirası uzun uzun sizlerle paylaşmak isterim. Armağan Hocam çok güzel ifade etti, üzerine bir şey söylemeye doğrusu gönlüm razı değil. Ancak bizim için Nevruz, bahardır. Yeniliktir, bayramdır ve sudur. Aynı zamanda sevmektir, barıştır, sevgidir. Aslında bizim kültürümüzde dostuyla birlikte olduğu her gün ve her an bayramdır. Bizler Nevruz olmasa da Trakya Üniversitesi mensupları olarak burada toplansak, o gün yine bizim için bayram günüdür. Ama bugün hem Nevruz hem de birbirimizi gördüğümüz, bir araya geldiğimiz gün olduğu için adeta iki defa bayramdır. Az önce ifade ettiğim gibi, Nevruz bizim için bayramdır, sevgidir, barıştır, bir arada kardeşçe yaşamaktır. Ekmektir, buğdaydır, sudur. Ömrünüz su gibi olsun” diye konuştu.
“TÜRKLER’DE BUGÜN MART DOKUZU OLARAK ADLANDIRILMIŞ”
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Armağan Altay da insanoğlunun tarihin en eski zamanlarından bu yana yaşam döngüsüne ait geçiş noktalarını tören ve ritüellerle işaretlediğini belirterek, “Bu törenlerin temel işlevleri bakımından doğayla uyumlanma, kültürü doğanın hizasına getirme, onu yeniden yaşam döngüsünün yörüngesine tabi kılma pratikleri olduğu söylenebilir. Köken itibariyle yeni gün anlamı taşıyan nevruz sözcüğü, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniş coğrafyada 21 Mart günü büyük bir coşku ve sevinçle kutlanan bahar bayramının adıdır. Türk dünyasında bu bayram ayrı bir önem arz etmektedir. Zira aynı zamanda tarihi bir başlangıç anına, bir milada, Türk kavminin demirdağı delerek Ergenekon’dan çıkışına işaret eder. Ezcümle bir milletin yeniden doğduğu gün olarak idrak edilir. 12 hayvanlı eski Türk takvimine göre de 21 Mart günü gece ile gündüzün birbirine eşit olduğu, yani yaşam döngüsünün en kritik geçiş noktasına, bir çevremin tamamlanıp bir diğerinin başladığı vakte tekabül eder. Balkan Türkleri de bugünü Mart dokuzu adıyla anmışlardır” dedi.
“ATEŞİN ÜSTÜNDEN ATLAMA YENİLENMENİN İFADELERİNDEN BİRİDİR”
Nevruzun bolluk bereket ve yenilenmenin gerçekleştiği bir süreç olduğunu söyleyen Armağan Altay “Nevruz, Türkler arasında tarihin eski dönemlerinden bu yana ekonomik yenilenmeyi de temsil eder. Hunlardan Osmanlılara dek Türk toplumlarında hayvan sayımları, arazi taksimleri ve hazine hesaplamaları da bu zamanda yapılmıştır. Yani nevruz bir anlamda mali yılbaşı da sayılmıştır. Bunların yanı sıra doğanın baharla müjdelediği bolluk ve berekete istinaden toplu harcamaların yapıldığı bir gündür. Nevruz, potlaçlar, ulufe dağıtımları, işkeşler yani hediyeleşmeler, meydan sofraları ve kurbanlar, nevruzun ekonomiyi canlandıran işlevini ortaya koymaktadır. Nevruz uygulamalarının günümüzde de en yaygın olanları kuşkusuz sağlık ile ilgili inançlardır. Bunlar da yine doğanın kendini yenileme sürecine girişiyle ilişkili, hem ruhsal hem de fiziksel sağaltıma, gençleşme ve dinçleşmeye yönelik temsillerdir. Ateşin üstünden atlama, bu temsiller arasında yenilenmenin modelinin en güzel ifadelerinden biridir. Bilindiği üzere dünya gezegeninde hayatın varlığı ve sürekliliği, güneş ile doğru bir mesafe arasında kalınmasına bağlıdır. Mevsim dediğimiz zaman kesitleri, güneş karşısındaki bu dengeye dayanır” dedi.
“EDİRNE’DE NEVRUZ GELENEĞİ”
Son olarak Altay, Nevruzlarda ateşin üstünden atlanırken aslında dünyanın güneşin üzerinden atlamasını temsil edilmekte olduğunu belirterek, “Bahar mevsimi, yaşamın sıçrayış ve yükseliş anıdır. Nevruz eğlenceleri bütün Türk coğrafyasında olduğu gibi Edirne ve Trakya’da da genellikle bir türbe ve su kaynağı etrafında yahut Hıdırlık denen ormanlık alanlarda yapılmıştır. Edirne halkı eski devirlerde Sultan Nevruz eğlencesi adı verdiği eğlenceleri başta Hıdırlık olmak üzere Sarayiçi Korusu, Kavak Kapı, Yan Göz Çeşmesi, Aşağı ve Yukarısu Depoları ile Buçuktepe mevkilerinde düzenlemiştir. Bütün bu isim ve mekan tercihleri de aslında yenilenmeyi yalnızca tabiatın müşfik ve bereketli kucağında mümkün gören bir kavrayışla ilgilidir. Nevruz geleneği yalnızca bir bahar müjdesi değil, aynı zamanda bir nasihattir. Yenilenmenin geleneği olarak tüketim kültürünün hastalık derecesine varan bağımlılıkları karşısında, bize idrak etmemiz gereken döngüsel bir değişim ve devamlılık modeli önermektedir” ifadelerini kullandı.
GELENEKSEL RİTÜELLER YAŞATILDI
Konuşmaların ardından Nevruz ateşi yakıldı. Rektör Hatipler, rektör yardımcıları ve öğrenciler ateşin üzerinden atladı. Ayrıca, Ergenekon Destanı’nın simgesi olarak örste çekiçle demir dövüldü, renkli yumurtalar tokuşturuldu. Mehter Takımı’nın konseri ve Halk Oyunları ekibinin gösterisi büyük ilgiyle izlenirken, Geleneksel Türk Okçuluğu Topluluğu da okçuluk gösterisi sundu.
Haber: Erkan Ekşi
GÜNCEL
01 Temmuz 2025GÜNCEL
01 Temmuz 2025GÜNCEL
01 Temmuz 2025GÜNCEL
01 Temmuz 2025MARMARA BÖLGESİ
01 Temmuz 2025MARMARA BÖLGESİ
01 Temmuz 2025GÜNCEL
01 Temmuz 2025