İSTANBUL (AA) – Yunanistan’daki Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığın hakları için yıllarca mücadele veren Dostluk Eşitlik Barış Partisinin (DEB) kurucusu ve ilk Genel Başkanı merhum Dr. Sadık Ahmet’in bıraktığı kültürel mirası koruyan ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) davalarını da kararlılıkla sürdürüyor.
Sadık Ahmet’in kızı avukat Funda Sadıkahmet, AA muhabirine, babasının, Batı Trakya Türklerinin hakları için verdiği mücadeleyi ve Türk toplumuna bıraktığı mirası değerlendirdi.
Sadıkahmet, babasının haklı davasından ilham alarak hukuk okumaya karar verdiğini belirterek, “Korkmamayı, dik durmayı hem milli hem manevi değerlerimiz için mücadele etmeyi ben Sadık Ahmet ile öğrendim. Bize miras olarak haklı davalarını bıraktı. AİHM’deki davalarını bıraktı. Bizim için bu davaları devam ettirebilmek bir şereftir.” dedi.
Sadık Ahmet’in doktorluk mesleği sayesinde azınlığın problemlerini daha yakından tanıdığını ve bu sorunları çözmek için siyasete atıldığını kaydeden Sadıkahmet, babasının “Keşke tıp okuyacağıma hukuk okusaydım. En azından bu mücadeleyi verirken bir daha kanunları öğrenmek için vakit kaybetmezdim.” dediğini aktardı.
Funda Sadıkahmet, babasının yeni Sadık Ahmetler yetişsin ve azınlığın tarihi anlaşmalarla kazandığı haklara sahip çıksın diye kimi zaman ailesini bile bir kenara bırakarak, soydaşlarıyla mücadeleyi tercih ettiğini dile getirdi, kişiliğinin şekillenmesinde de babasının büyük etkisinin olduğunu, bu nedenle annesinin kendisine “Deli Sadık’ın deli kızı” diye hitap ettiğini söyledi.
“Bize milli duyguları miras bıraktı”
Sadıkahmet, babasının hayatını kaybettiği trafik kazasında tüm aile üyelerinin aynı arabada olduğunu ve ağır yaralandığı için uzun süre babasının vefatının kendisine söylenmediğini anlatarak, “Böyle mücadeleci bir babanın çocuğu olmak çok zor. Elimizden geldiğince buna layık olmak için uğraşıyoruz. Babamın dünyaya bir kez daha gelme şansı olsa ve ben yine aynı mücadele için onu feda etmeye hazırım.” ifadesini kullandı.
Babasının kişisel eşyalarını muhafaza ettiğine değinen Sadıkahmet, bunları incelerken çocukken anlayamadığı birçok şeyi zamanla keşfettiğini, büyüdükçe Sadık Ahmet’in mücadelesini daha iyi anladığını belirtti.
Sadıkahmet, babasının çalışmaları için gittiği yerlere kendisini de götürdüğünü, çocuk aklıyla bu mücadeleyi anlayamadığını ancak onunla vakit geçirmekten büyük mutluluk duyduğunu aktararak, şöyle devam etti:
“Babam ‘Gel kızım senin fotoğraflarını çekeyim.’ dedi. Ben de çocuk aklımla poz veriyorum, babam da elinde fotoğraf makinesiyle beni çekiyor. Geçenlerde babamın eşyaları arasında eski usul film ruloları buldum ve onları tabettirdim. Fotoğraflar çıktığında o karelerde yer almadığımı gördüm. Meğer babam benim fotoğrafımı değil de azınlık mücadelesi için incelemesi gereken yerleri çekiyormuş. Örneğin arkamdaki ormanlık alan, binalar, yollar. Büyüyünce onun aslında nasıl bir mücadele verdiğine bu şekilde tanık oldum. Mesela, babam uçakla yolculuk yapacağı zaman Gümülcine’den gelir Türk Hava Yolları ile İstanbul’dan gideceği yere uçar sonra aynı şekilde dönüp Gümülcine’ye gelirdi. Bize milli duyguları miras bıraktı.”
“Babamı evden çok cezaevi araçları ve mahkeme koridorlarında görüyordum”
Funda Sadıkahmet, babasının ring araçlarıyla mahkemelere götürülmesinin çok trajik çocukluk hatıraları oluşturduğunu kaydederek, “Sadık Ahmet sadece Türk kimliğini savunduğu için hapis yattı. Babasına hayran küçük bir kız çocuğuydum ama onu evden daha çok karakollarda, cezaevinde ve mahkeme koridorlarında görüyordum.” diye konuştu.
Babasının vefatıyla, Batı Trakya Türklerinin hak mücadelesinin büyük kayba uğradığına işaret eden Sadıkahmet, “Babam yaşasaydı bugünkü hükümetin de desteğiyle azınlığın tarihi anlaşmalarla sahip olduğu hakların tamamı geri kazanılmış olabilirdi.” görüşünü paylaştı.
Sadıkahmet, merhumun mücadele vizyonunun, temelde Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının Lozan Antlaşması ile sahip olduğu hakları geri kazanması üzerine kurulduğuna dikkati çekerek, bugün Türkiye’deki azınlıkların bir problem yaşamadığını ve mütekabiliyet esası gereği Yunanistan’ındaki Türk azınlığının haklarına saygı duyulması gerektiğini vurguladı.
“Biz yani çocukları ve torunları ona layık olmak için mücadele veriyoruz”
Sadık Ahmet’in hayatını konu alan TRT ortak yapımı “Sadık Ahmet” filminin, Batı Trakya ve Balkan Türkleri tarafından büyük bir ilgiyle izlendiğine değinen Sadıkahmet, sözlerini şöyle tamamladı:
“Filmin TRT’de yayınlanması Batı Trakya ve neredeyse bütün Balkanlarda büyük heyecan uyandırdı. Filmi gençlerle beraber izlediğimde benim de trafik kazasında öldüğümü zannediyorlar, ölmediğimi anladıklarında ise birbirimize sarılıp ağladık. Geri dönüşler çok güzel. Tabii Sadık Ahmet bu kadar sınırlı dakikalarla tamamıyla anlatılamaz ama kızı olarak film benim içime çok sindi, çok güzel aktarılıyor. Babamın kişisel eşyaları dediğim gibi bende kalıyor çoğu filmde de kullanıldı. Geçen gün orada bir Lozan kitabı buldum. Annem okumuş. Arasında Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’ın babamın vefatından sonra yayımladığı taziyenin yer aldığı bir gazete kupürü vardı. Orada şunu gördüm; böyle bir adamın arkasında böyle bir kadın var. Annem, biz yani çocukları ve torunları ona layık olmak için mücadele veriyoruz.”
Dr. Sadık Ahmet kimdir?
Batı Trakya’da (Gümülcine) 7 Ocak 1947’de dünyaya gelen Dr. Sadık Ahmet, Ankara ve Selanik’te tıp öğreniminin ardından Yunan vatandaşı olarak yaklaşık 3 yıl süreli zorunlu askerlik görevini tamamladı.
Ahmet, 1978’de doktor kimliğiyle hizmet vermesinin yanı sıra bir “toplum lideri” olarak azınlık Müslüman Türkler için mücadele etmesiyle biliniyor.
Türk-Yunan ilişkilerinin Kıbrıs sorunu sebebiyle gerginleşmesiyle Yunanistan’ın Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı üzerinde kurduğu siyasi baskıya dikkati çekmek üzere harekete geçen Ahmet, 1985’te Batı Trakya Türklerinin sesini uluslararası kamuoyuna duyurmak için başlattığı imza kampanyası nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
Yunanistan’daki 1989 genel seçimlerinde ülkedeki Batı Trakyalı Türklerin oylarıyla seçilen ilk bağımsız milletvekili olan Ahmet’in milletvekilliği birkaç ay içinde iptal edildi.
Konuşmalarında azınlık yerine “Türk” tanımını kullanmasının ardından tutuklanan Ahmet, 2 ay cezaevinde kaldı. Aynı yıl ikinci kez milletvekili seçilen Ahmet, 1991’de Batı Trakya Türk Azınlığını temsil eden ilk ve tek siyasi parti olan Dostluk, Eşitlik ve Barış (DEB) Partisini kurdu.
Ahmet, Batı Trakya’daki azınlığın haklarını koruyan Lozan Barış Anlaşması’nın 72. yılında 24 Temmuz 1995’te henüz 48 yaşındayken “şüpheli” bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
GÜNCEL
10 Kasım 2024GÜNCEL
10 Kasım 2024GÜNCEL
10 Kasım 2024GÜNCEL
10 Kasım 2024TRAKYA BÖLGESİ
10 Kasım 2024TRAKYA BÖLGESİ
10 Kasım 2024GÜNCEL
10 Kasım 2024