DOLAR 32,5880 0.3%
EURO 35,0275 0.14%
ALTIN 2.460,711,02
BIST 9.877,251,65%
BITCOIN 20999350,76%
Edirne
16°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Hayat Benden Daha Yaratıcı

ABONE OL
19 Nisan 2021 11:36
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’yi 15 Temmuz da, uçurumun kenarına getiren gözü dönmüş FETÖ/PDY örgütü en karanlık yüzünü o gece gösterdi.

Daha önce de hamleleri oldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hastaneye yattığı gün, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın örgüt mensubu savcılar tarafından ifadeye çağrılmasına ilk hamle deniyor,

Aslında bana göre; örgütün gücünü test etmek ve gövde gösterisi için ilk zıplaması Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın Şemdinli İddianamesiyle oldu.

Ardından biliyorsunuz, sahte ve üretilmiş belgelerle Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Casusluk davaları geldi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin göz bebeği personeli kumpas belgelerle cezaevlerine konuldu, çok sevdikleri mesleklerinden atıldı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde vatansever subay ve astsubaylar bertaraf edilince, örgütün kurumdaki hainlerinin önünün açılması sağlandı.

Sonrasın da, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hamlesi geldi.

Başbakan Erdoğan ‘büyük tezgah’ı fark etti,

Ardından Taksim Geziparkı’nda sözde çevre duyarlılığı ile başlayan eylemlerin proveke edildiği ve seçilmiş hükumeti düşürmeye yönelik sinsi bir plan olduğu anlaşıldı.

Ağızlarından salyaları akarak bekleyen örgüt lideri, hedefine yine ulaşamadı.

Sonrasın da, 17-25 Aralık’ta örgütün yargı içindeki hainleri devreye girdi.

Yolsuzluk Operasyonu maskesi altındaki gerçek niyetleri yine fark edildi.

Nihayi hedeflerine ulaşmak için yılmadılar, yıllarca devletin kılcal damarlarına yerleştirdikleri hainleriyle sosyal medya üzerinden inanılmaz saldırıları devam etti.

Akıllarınca, altın vuruş için 15 Temmuz gecesi bir kez daha harekete geçtiler.

Ancak, hesaplayamadıkları, öngöremedikleri halkın demokrasiye sahip çıkmadı oldu.

Son hain plan da püskürtüldü.

Şimdi bugünler de, uluslararası arena da hamle yapıyorlar.

Öyle bir örgüt ki, hedefine ulaşmak için her türlü yolu deniyor.

Örgütün her il, ilçe, köy, belde, mahalle ve her türlü resmi kurumda hücreleri var.

Bu hücreler talimatları yerine getirmek için her türlü sinsiliği planlıyor, uyguluyor.

Edirne’de de, hedeflerine koydukları isimler var,

Nitekim örgüt eski gücünü kaybetmeye başladığı günlerde,  sahte belge hazırlayıp basına servis etti.

Hedef, yıllarca kendileri ile mücadele eden, hedefindeki isimlere zarar vermek, bu kez ‘tersten’ çakmak,

Niyet; biz beceremedik, yarım bıraktık, siz devamını getirip halledin,

Hazırladıkları belgenin sahteliği o kadar belli ki, o kadar alelacele hazırlanmış ki, yazım tekniği, cümlelerdeki ifadeler, tanımlamalar, İstihbarat Daire Başkanlığının yıllardır kullanmadığı resmi logosunu sahte belgede kullandıklarını telaştan, panikten fark edemiyorlar.

Uzmanlık alanları ‘sahte belge’ üretmek, kumpas kurmak ama,

İşte Allah şaşırtıyor,

Derler ya; kusursuz cinayet yoktur, demek ki kusursuz sahte belge de olmuyor.

Son 3 yıldan beri Edirne’de bu sahte belgenin ipine sarılan, medet uman, kendileri bile inanmadıkları sahte belge üzerinden kinlerini, nefretlerini kusan o kadar çok insan oldu ki,

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, yönettiği kuruma iki müfettiş gelince iki gün önce gazetecilere, “Yasalar karşısında suçlu olan herkes suçu ne olursa olsun cezasını çekmeli. Herkes için geçerli. Ama masumiyet karinesi ihlal etmeden yapılmalı. Masumiyet karinesi nedir? Kimsenin suçu sabit olmadan, suçu kesinleşmeden suçsuzdur.” açıklamaşı yapmış,

Güldüm, sadece güldüm,

Niye mi?

Acaba bu cümleleri inanarak mı söyledi.

‘Masumiyet karinesi’ ne inanmış olsa, 28 Temmuz 2016 günü CHP Edirne İl Başkanlığı önün de, bugün kumpas olduğu anlaşılan belgeye sıkı sıkı sarılmazdı.

Orta da bir mahkumiyet kararı mı var,

Masumiyet karinesiymiş, hadi canım sende,

Ben, Allah’a havale ettim,

Ama, bu kumpası kuranların, FETÖ ile havlet olan, ‘sahte kahraman’ların, ‘kaz kafalı’larin, ‘çakma hacı’ların olduğunu çok iyi biliyorum.

Sizi gidi kumpasçılar sizi,

Bu kumpas belge ile Akşam Gazetesinde 18 Ağustos 2014 tarihinde yapılan haber üzerine;

Çok sofralar kuruldu, çok rakılar içildi, kadehler tokuşturularak, kahkahalar atıldı, göbekler kaşınarak yüzleri kızarmadan, vicdanları sızlamadan ‘şerefe’ denildi.

O sofralar da, ne günahlara girildi, ne iftira romanları yazıldı.

İnce ince hesaplar yapıldı, şerefler, haysiyetler lime lime edildi.

Ha bugün, olmadı yarın, belki de bir diğer gün denilerek çok tatlı rüyalar görüldü.

Nefes alırken bile, sinsi palanlarını ve kurdukları tuzakları öğrendim,

Sustum,

Adaletin kararını bekledim.

Aslında, Aralık 2014 ayından beri belgenin sahte ve kumpas olduğunu biliyordum.

Sözde değil, gerçekten hukuka saygım gereği, gizlilik kararı nedeniyle Akşam Gazetesine konu olan belgenin sahte ve kumpas olduğunu yazamadım, söyleyemedim, açıklayamadım.

Saldırılara, iğrençliklere, kumpaslara, rağmen dişimizi sıktık.

Öyle bir hukuk ki, 3 yılı aşkın süre araştırdı,

Bu süreçte araştıran 10 savcıdan 7’si meslekten atıldı ve tutuklandı 1’inin tayini çıktı.

Sonuç, Akşam Gazetesine konu belgenin sahte olduğu ortaya çıktı.

Peki, 3.5 yıldır atılan iftiralar, hainlikler, kumpas belgesi üzerinden yapılan iğrençlikler, karalamalar ne olacak,

Bu belgenin sahte olduğunu bile bile, örgütün plan ve istekleri doğrultusunda saf tutan, ardından da ‘kanlı’oyunları sahneye koymak isteyenlere ne demeli,

Haysiyet ve şeref katillerini besleyenler,

O zaman Simone de Beauvoir ile bitireyim:

“Canımı yakanlardan intikam almayı düşünmedim hiç, hayat benden daha yaratıcı.”

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.