DOLAR 34,2340 -0.06%
EURO 37,3110 -0.24%
ALTIN 2.931,530,49
BIST 8.860,301,85%
BITCOIN 22992401.98463%
Edirne
21°

AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Kalp sağlığı için hayati uyarılar!

Kalp sağlığı için hayati uyarılar!

Edirne Tabip Odası, Dünya Kalp Günü sebebiyle açıklamada bulundu.

ABONE OL
28 Eylül 2024 16:50
Kalp sağlığı için hayati uyarılar!
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne Tabip Odası, Dünya Kalp Günü sebebiyle açıklamada bulundu. Yapılan açıklamada Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji bölümü 6 öğretim görevlisi tarafından, hipertansiyon kalp krizi, kalp yetmezliği, kolesterol yüksekliği, kanser tedavisi ve kalp sağlığı, kalp ritmi bozukluğu, akciğer hipertansiyonu, kalp kapak hastalıkları gibi 8 konuda bilgilendirme yapıldı.

“DÜNYA KALP GÜNÜ”

Edirne Tabip Odası yaptığı açıklamada, “Dünya Kalp Günü” kalp-damar hastalıkları hakkında farkındalık yaratmak ve dünya çapında azaltıcı adımlar atmak için ilan edilmiş ve her yıl anılan bir gündür. Kalp-damar hastalıkları dünya halklarının başlıca katili olup dünya genelinde her yıl 20 Milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Bu ağır can kaybını ancak hep birlikte azaltabiliriz. Hem ulusal hem uluslararası başlıca sağlık örgütleri bugün dolayısıyla halklarını uyarmaya, aydınlatmaya çaba göstermektedir. Edirne Tabip Odası 71 yıllık tarihe sahip hekim meslek örgütü olup, halkımızın sağlığı ve sağlamlığı başlıca önceliğidir. Dünya Kalp Günü için Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji hocalarımızdan halkımızın doğru sağlık bilgilendirilmesi için Dünya Kalp Günü ile ilgili katkılarını aldık ve saygıyla halkımızla paylaşıyoruz. Hocalarımıza değerli paylaşımları için teşekkür ediyoruz” denildi.

“SESSİZ KATİL HİPERTANSİYON”

Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Servet Altay “Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan raporlarda önlenebilir ölümlerin en sık nedeni hipertansiyon olarak gösterilmektedir. Hipertansiyon, sadece kan basıncının yüksek olması değil; beyin, böbrek, kalp ve damar yatağı olmak üzere vücudun en önemli organlarında hasara neden olan bir hastalıktır. Özellikle de bu organ hasarları yavaş yavaş geliştiğinden, hissedilir bir şekilde olmadığından hipertansiyon uzmanlar tarafından “Sessiz Katil” olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin 2024 Eylül ayında yayımladığı yeni kılavuzunda sistolik kan basıncının 120-139 mmHg, diyastolik kan basıncının 70-89 mmHg arasında olmasına “Yükselmiş” kan basıncı, 140/90 mmHg üzeri değerler “Hipertansiyon” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla eskiden normal kabul ettiğimiz birçok değer artık organ hasarına ve ölüme neden olan, özellikle riskli hastalarda tedavi edilmesi gereken değerler olarak belirlenmiştir. Hipertansiyona yakalanmamak için yapılması gerekenler ise tuz tüketimini azaltmak, obeziteden korunmak, düzenli spor yapmak, alkol ve sigaradan uzak durmak ve Akdeniz tipi (DASH) beslenmek sayılabilir. Hipertansiyon sinsi bir hastalıktır, o nedenle unutulmaması gereken kan basıncını ölçmeden bilemezsiniz” dedi.

“KALP KRİZİ TANIMI, SIKLIĞI RİSK FAKTÖRLERİ, BELİRTİLERİ, TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE KORUNMA”

Trakya Üniversitesi Kardiyoloji Bölümü Doç. Dr. Muhammet Gürdoğan “Kalp krizi, kalbe kan sağlayan koroner (kalbi besleyen atar) damarların tıkanması sonucu meydana gelen hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Bu durum, kalp kasının oksijensiz kalmasına yol açarak ciddi hasarlara neden olabilir. Kalp krizi, dünya genelinde en yaygın ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Kalp krizi sonrası hastane içi ölüm oranları genellikle yüzde 5 ile yüzde 10 arasında değişmektedir. Bu oran, hastanenin özelliklerine, hastanın genel sağlık durumuna ve tedavi sürecine bağlı olarak farklılık gösterebilir.1 yıllık takip dönemindeki ölüm oranları ise genellikle yüzde 10 ile yüzde 30 arasında rapor edilmektedir. Bu oran, hastanın yaşı, cinsiyeti, risk faktörleri tedaviye yanıt gibi etkenlerden etkilenir. Her yıl dünya genelinde milyonlarca insan kalp krizi geçirmektedir. Kalp krizi için en önemli risk faktörleri diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon, sigara kullanımı, yüksek kolesterol, obezite, hareketsiz yaşam tarzı ve strestir. Aile geçmişi de önemli bir rol oynar; eğer ailenizde kalp hastalığı öyküsü varsa, dikkatli olmalısınız. Belirtiler genellikle ani başlar ve göğüs ağrısı, nefes darlığı, terleme ve mide bulantısı gibi durumlarla kendini gösterir. Bazı insanlar, bu belirtileri hissetmeden de kalp krizi geçirebilir. Bu nedenle, kendinizi ya da sevdiklerinizi bu belirtilerle karşılaşırsa hemen bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Erken müdahale, kalp kasının hasar görmesini önleyebilir ve hayati tehlikeyi azaltır. Kalp krizinden korunmanın en etkili yolu sağlıklı yaşam tarzını benimsemektir” dedi.

“KALP SAĞLIĞI İÇİN İYİ VE KÖTÜ KOLESTEROL”

Kolesterolün kalpteki etkilerine değinen Gürdoğan “Yüksek kolesterol, kalp hastalığı riskini artıran en önemli risk faktörlerinden birisidir. Kolesterol, vücudumuzun hücreler için ihtiyaç duyduğu bir yağ türüdür. Genel olarak dikkat edilmesi gereken iki farklı kolesterol türü vardır: “iyi” kolesterol (HDL) ve “kötü” kolesterol (LDL). Kalp sağlığı için asıl tehlikeli olan kötü kolesterolün (LDL) yüksek seviyelerde olmasıdır. Kandaki yüksek LDL kolesterol, damarların iç duvarlarına yapışarak birikintiler oluşturur. Bu birikintiler zamanla damarları daraltır ve kan akışını zorlaştırır. Bu durum “ateroskleroz” olarak adlandırılan bir damar sertleşmesi sürecine yol açar. Damarlar daraldığında kalp, vücuda yeterince kan pompalamak için daha çok çalışmak zorunda kalır. Ateroskleroz, kalp krizi, felç ve diğer kalp hastalıkları riskini ciddi şekilde artırır. Diğer yandan HDL kolesterol vücut için faydalıdır. Çünkü bu kolesterol türü, kötü kolesterolü damar duvarlarından uzaklaştırarak karaciğere taşır ve vücuttan atılmasını sağlar. Yani HDL’nin yüksek olması, kalp hastalıklarına karşı koruyucu bir etki yaratır. Yüksek kolesterol, genellikle belirti vermeyen sessiz bir durumdur. Bu nedenle düzenli kolesterol kontrolleri, sağlıklı bir diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri, kalp hastalığı riskini azaltmak için önemlidir. Düşük yağlı yiyecekler tüketmek, sigarayı bırakmak ve düzenli egzersiz yapmak, kolesterol seviyelerini kontrol altında tutmada etkili yöntemlerdir” diye kaydetti.

“KARDİYO-ONKOLOJİ KALP VE DAMAR SAĞLIĞI ÜZERİNDE YENİ BİLİM DALI”

Kanserin kalp üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerden bahseden Gürdoğan “Kanser tedavisi, hastalığı yenmek için büyük bir umut taşırken, istenmeyen, beklenmedik kalp ve damar sorunlarına yol açabilmektedir. Kardiyo-onkoloji, kanser tedavisinin kalp ve damar sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen yeni bir bilim alanıdır. Kemoterapi ve radyoterapi gibi güçlü tedaviler kanser hücrelerini yok ederken, bazen kalp ve damarları etkileyerek kalp yetmezliği, hipertansiyon, kalp krizi, ritim bozuklukları, damar içi pıhtılaşmalar, kalp kası ve kalp zarı hastalıklarına yol açabilir. Göğüs bölgesine uygulanan radyoterapi de kalp damarlarını daraltarak kalp krizi riskini artırabilir; kalp zarını etkileyebilir. Bu istenmeyen etkiler nadir görülmekle beraber kanser tedavisinde elde edilen başarıları gölgeler nitelikte olmaktadır. Kanserle mücadele ederken kalbimizi de korumamız gerektiği açıktır. Peki bu durumda ne yapılmalı? Kardiyoloji uzmanları onkoloji uzmanları ile işbirliği içerisinde hem kanseri yenmeye, hem de kalbi korumaya yönelik bir plan oluşturmalıdır. Bu, sadece kanser tedavisinin başarıya ulaşması için değil, aynı zamanda hastaların gelecekte sağlıklı bir kalple yaşamlarını sürdürebilmeleri için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, kanser tedavisi gören hastalar için düzenli kalp kontrolleri ve sağlıklı bir yaşam tarzı, tedavi sürecinin olmazsa olmazlarıdır. Kardiyo-onkoloji, hem umut hem de güven verici bir alan olarak, kanserle savaşanların yanında dururken, kalplerini de koruma altına alır”dedi

“KALP YETMEZLİĞİ”

Trakya Üniversitesi Kardiyoloji Dr. Öğr. Üyesi Cihan Öztürk “Kalp yetmezliği, kalbin yapısal ve işlevsel bozuklukları sonucu kalp debisinde azalma yani vücudun ihtiyacı olan kanı yeterince pompalayamaması olarak tanımlanabilecek bir sendromdur. Kalp yetmezliğine neden olabilecek hastalıklar sırasıyla, koroner damar hastalığı, hipertansiyon, kalp kapak hastalıkları, kalp ritim bozuklukları (aritmiler) ve kalp kasının kendi hastalıkları (kardiyomiyopatiler) olarak sıralanabilir. Ayrıca kansızlık, şeker hastalığı (diyabet), tiroid hastalıkları (hipotiroidi ve hipertiroidi), obezite, uzun süreli alkol kullanımı ve bazı kanser ilaçları da kalp yetmezliğine neden olabilir. Kalp yetmezliğinde ilk bulgular nefes darlığı, çabuk yorulma, günlük fiziksel egzersizlerde kısıtlanma, halsizlik, yorgunluk ve iştahsızlık olabilir. İlerleyen dönemlerde hastalar geceleri tek yastıkta yatamaz (ortopne), uykudan nefes darlığı ile uyanıp ayağa kalkar, oda içinde dolaşır veya pencere açıp daha fazla oksijen alma ihtiyacı duyar. Ayaklarda şişme (ödem) de sık görülen bulgulardan biridir. Kalp yetmezliğinin tanısı hastanın şikayetleri, muayene bulguları, kalp şeridi (Elektrokardiyogram-EKG), akciğer filmi, kan tahlilleri, kalp ultrasonu (Ekokardiyografi-EKO), bilgisayarlı kalp tomografisi (BT), kalp manyetik rezonans görüntülemesi (MR) ile konulur. Kalp yetmezliği tedavisinde ilk olarak yaşam tarzı değişikliği ve tuz kısıtlaması yapılır. Yaşam tarzı olarak hastalar, az ve sık yemeli, vücudun ihtiyacı olan tüm besinleri almalıdır. Fazla tuz ve sıvı tüketimi, kalp yetmezliği şikayetlerini artırır. Tuz alımının kısıtlanması ve idrar söktürücü ilaçlar (diüretikler) kalp yetmezliği bulgularının gerilemesine ve hatta kaybolmasına yardımcı olur” diye vurguladı.

“KALP RİTİM BOZUKLUĞU”

Trakya Üniversitesi Kardiyoloji Bölümü Doç.Dr. Gökay Taylan Atriyal fibrilasyon (AF), tüm dünyada ve ülkemizde en sık saptanan ritim bozukluğu çeşididir. AF’nin yaygınlığının, yaşlanan nüfus, artan eşlik eden hastalık yükü, artan farkındalık ve tespit için yeni teknolojiler sonucunda 2060 yılına kadar 2 katına artacağı öngörülmektedir. AF kalpte atriyum denen kulakçıklarda meydana gelen anormal ve düzensiz kasılmalar ile karakterize ritim bozukluğudur. Hastalar genellikle çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı veya çabuk yorulma şikayetleri ile hekime başvurmaktadır. Özellikle nabız düzensizliği saptanan hastalarda elektrokardiyogram (EKG) çekilerek kesin tanısı konabilir. Bazen aralıklı AF atakları olan hastalarda çarpıntının ve AF’nin tanısını koymak kolay olmayabilir ve bu amaçla EKG Holter, teknolojik akıllı saatler gibi ek tetkiklerden faydalanılabilir. Özellikle 65 yaş ve üzeri bireylerin her sağlık kontrolünde AF açısından taranması önerilmektedir. Bu amaçla AF tanısı sonrasında alanında uzman hekimlerin ve diğer sağlık personellerinin olduğu AF merkezlerinde hastaların değerlendirilmesi ve tedavi planlaması önerilir”dedi

“AKCİĞER HİPERTANSİYONU”

Trakya Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Çağlar Kaya, “Pulmoner hipertansiyon (PH), akciğerlerdeki kan damarlarının (küçük dolaşım) basıncının normalden yüksek olması durumudur. Bu durum, kalp ve akciğerler üzerindeki yükü artırarak, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Dünya Sağlık Örgütüne göre toplam 5 ana grupta değerlendirilmekte ve yaklaşık 20 alt grupta listelenebilecek birçok farklı hastalık ya da durumla ilişkilendirilmiştir. Avrupa, Asya ve Amerika veri tabanları dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde yıllık görülme sıklığı 5,8/ milyon olarak belirlenmiştir. Ülkemizdeki duruma bakacak olursak durum çok farklı olmamakla birlikte 5/ milyon sıklıkla yıllık 400 hasta bu hastalık açısından risk altındadır. Türkiye’de PH ile ilgili araştırmalar ve klinik çalışmalar da artış göstermekte, bu sayede hastalığın yönetimi ve tedavi süreçlerine yeni bilgiler kazandırılmaktadır. Ancak, PH hala dikkat edilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu unutmamak önemlidir” şeklinde kaydetti.

“KALP KAPAK HASTALIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN DÜZENLİ KONTROL ŞART”

Doç. Dr. Uğur Özkan “Dünya genelinde ölümlerin başlıca nedenlerinden biri kalp ve damar hastalıklarıdır ve bu hastalıklar arasında kalp kapak hastalıkları önemli bir yer tutmaktadır. Kalbimizdeki kapakçıklar, kanın doğru yönde akmasını sağlayarak kalbin verimli çalışmasını sağlar. Ancak bu kapakçıklarda oluşan darlık veya yetmezlik gibi sorunlar, kalbin işlevini olumsuz etkileyerek ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Kalp kapak hastalıkları genellikle sinsi bir şekilde ilerler ve erken dönemlerde belirgin bir şikayete neden olmayabilir. Nefes darlığı, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, ayaklarda şişlik, çarpıntı, baş dönmesi ve bayılma gibi belirtiler genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkar. Bu durum, hastalığın fark edilmemesine ve tedavinin gecikmesine neden olur. Çoğu zaman kapak hastalıklarının teşhisi, belirtilerin ancak ilerlediği ileri yaşlarda konur, bu da tedavi sürecini daha karmaşık hale getirebilir. Kalp sağlığınızı korumak ve kapak hastalıklarından kaçınmak için düzenli kontroller yaptırmak, sağlıklı beslenmek, sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli fiziksel aktivite yapmak oldukça önemlidir. Unutmayın, kalp kapak hastalıkları fark edilmeyebilir; bu yüzden herhangi bir şikayetiniz olmasa bile düzenli aralıklarla kalp muayenesini ihmal etmeyin. Erken teşhis ve yeni tedavi yöntemleri hayat kurtarır” şeklinde noktaladı.

Haber: Erkan Ekşi

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
300x250r