0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

TEMA Vakfı, yaklaşan yerel seçimler öncesinde tüm belediye başkanı adaylarına önemli bir çağrıda bulundu. Vakfın Edirne İl Temsilcisi Şirin Çoğal, TEMA’nın hazırladığı “Yerel Yönetimler için Ekosiyaset Belgesi 2024” ile seçimlere katılan adayları, doğal varlıkların korunması ve ekolojik dengeyi gözeterek hareket etmeye çağırdı.

Çoğal, doğal varlıkların ve ekolojik dengeyi gözeten politikaların geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, belgede çeşitli çözüm önerilerinin bulunduğunu aktardı. Bunlar arasında doğa olaylarına dirençlilik, iklim değişikliğine uyum, iklim kriziyle mücadele, iklim adaleti, sera gazı emisyonlarının azaltılması gibi konular öne çıktı.

“YEREL YÖNETİMLER EKOLOJİK KRİZ VE AFETLERE KARŞI HAZIRLIKLI OLMALI”

Türkiye’de yerel yönetimlerin 2019 yerel seçimlerinden bu yana salgın, deprem ve iklim krizi kaynaklı afetler gibi zorlayıcı gündemlerle yüzleşmek zorunda kaldıklarını hatırlatan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç da “Yaşanan bu afetlerin yanı sıra, orman alanlarının azalması, biyolojik çeşitlilik kaybı, çölleşme, azalan su ve gıda, kirlenen hava gibi süregelen ekolojik krizler de yerel yönetimlerin yeni politikalar geliştirmeleri gerektiğini açıkça göstermektedir. Ekolojik kriz ve afetler nedeniyle karşı karşıya olduğumuz etki ve riskler dikkate alındığında; yerel yönetimlerin hazırlıklı olmasının, planlı, acil ve stratejik müdahalelerde bulunmasının zorunlu hale geldiği ortadadır” diye konuştu.

EKOSİSTEM TABANLI BİR YÖNETİM MODELİ GELİŞTİRMELİ”

“Kuraklık sorunu, şiddetli yağışlar sonucu oluşan su baskını ve sel olayları, meydana gelen depremlerin ve heyelanların yıkıcılığı, şiddetli rüzgârlar ve fırtınalar sonucu ortaya çıkan hasarlar, sıcak dalgaları ile artan hava kirliliği nedeniyle genel halk sağlığının bozulması kentlerimizin doğal afetlere karşı olan kırılganlığını gözler önüne seriyor” diyen Deniz Ataç, “Doğal afetlere dirençli yerleşimler için binaların ve altyapı sistemlerinin deprem, fırtına, sel ve heyelan gibi doğa olaylarına karşı güçlendirilmesi oldukça önemli. Üst ve altyapının dayanıklılığını ve güvenliğini artırmak, doğa olaylarının yaşandığı anlarda oluşacak zararı en aza indirecek ve afet sonrası yaşamın normale dönmesini hızlandıracaktır. Ancak sağlam yapılar, dirençli yerleşimler ve toplumlar için tek başına yeterli değildir. Bunun için ekosistem tabanlı bir yönetim modeli geliştirmek gerekir. Bu bağlamda yerel yönetimler; afet risklerini azaltacak, arazinin jeolojisi, morfolojisi, örtüsü, ekolojik işlevleri ve topografyasını dikkate alacak ve doğal varlıklara zarar vermeyecek stratejiler geliştirmeli” ifadelerini kullandı.

“YEREL YÖNETİMLER İKLİM KRİZİYLE MÜCADELEDE ÖNEMLİ BİR ROLE SAHİP”

İklim kriziyle mücadelede yerel yönetimlerin önemli bir role sahip olduğunu vurgulayan Ataç, Türkiye’nin orta enlemlerde yer almasının iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini artırdığını belirtti. Ataç, kentlerin yoğun nüfusu, plansız yapılaşma, yeşil alanların azalması ve yüksek enerji ihtiyacı gibi faktörlerin hava kirliliğini ve sera gazı emisyonlarını artırdığını ifade etti. Bu durumun doğal ekosistemlerin azalmasına neden olduğunu dile getiren Ataç, yerel yönetimlerin iklim kriziyle mücadelede insanı ve doğayı bir bütün olarak ele alan politikalar benimsemeleri gerektiğini vurguladı.

Ataç ayrıca, yerel iklim eylem planlarının hazırlanması, geliştirilmesi ve bu süreçlere yurttaşların katılımının sağlanması gerektiğini vurguladı. Hava kirliliğinin Türkiye’de erken ölümlere neden olan çevresel sorunlar arasında birinci sırada olduğunu hatırlatan Ataç, yerel yönetimlere temiz hava eylem planlarının hazırlanmasında hızlandırıcı ve yönlendirici rol oynamaları çağrısında bulundu.

Haber: Mehmet Güzey