DOLAR 34,8948 0.02%
EURO 36,7727 0.28%
ALTIN 3.040,13-0,17
BIST 10.058,47-0,40%
BITCOIN 35154343.48988%
Edirne

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Türkan bebeği unutmadık

Türkan bebeği unutmadık

ABONE OL
26 Aralık 2019 10:10
Türkan bebeği unutmadık
0

BEĞENDİM

ABONE OL

26 Aralık 1984’te Bulgaristan’da, uygulanan zorunlu asimilasyon girişimi sırasında çıkan olaylarda annesinin kucağında vurularak öldürülen 17 aylık Türkan Feyzullah Edirne’de anıldı.

35 yıl önce Bulgaristan’da 26 Aralık 1984 yılında Türklere karşı yapılan totaliter baskıcı rejim kampanyasına protestolarla direnip hayatını kaybeden şehitler ve annesinin kucağında daha 17 aylıkken katledilen Türkan bebek için Edirne’de Türkan Bebek Parkı’nda anma töreni düzenlendi.

Törene Edirne Vali Yardımcısı Ali Uysal, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, Dışişleri Bakanlığı Edirne Temsilcisi Büyükelçi Volkan Türk Vural, Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, siyasi parti temsilcileri, STK temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Anma töreni Türkan bebek anıtına çelenk bırakılmasının ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

“BARIŞÇIL PROTESTOLARDA CAN VERDİLER”

Törende konuşan Trakya Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cevat Güneş, 1984 yılında totaliter Bulgar devletinin Türk ve Müslüman soydaşlar üzerinde asimilasyon kampanyasına karşı barışçıl protestolarda düzenlendiğini belirterek, “Barışçıl protestolarda hayatını kaybeden Türkan Bebek ve onunla birlikte yine Türkler için can veren Musa Yakup ve Kayalıoğlu Ayşe Hasan onların nezdinde tüm Bulgaristan ve Balkan şehitlerimizi anmak için toplanmış bulunuyoruz” dedi.

“NAİM SÜLEYMANOĞLU’NUN İSMİNİN EDİRNE’DE BİR SOKAĞA İSMİ VERİLSİN İSTİYORUZ”

O dönemde çekilmiş acıları unutmak ve şehitlerimizi anmak için her sene burada toplanmaya devam edeklerini belirten Güneş, “Bizim hatırlanması ve geleceğe taşınması gereken bir anı. Acıların düzelmesinin tamiri mümkün olmasa da iyileştirme yapılması adına bazı hak ihlallerini sadece Bulgaristan temelinde değil Balkanlar genelinde bahsetmek ve hatta kınamak istediğimiz konularımız var. Hala Avrupa insan haklarındaki ana temel haklar kapsamında hak ihlallerimiz devam etmekte. Soydaşlarımızın Türklerin Müslümanların savunucusu olan bizler STK’ı dünyada uluslararası insan haklarından dem vuranlar için şunu ifade etmek istiyorum. Bulgaristan ve Avrupa da insan hakları çerçevesinde en doğal hakkımız olan zorunlu Türkçe eğitim verilmesini Bulgar hükümetinden talep ediyoruz. Bu konuda Bulgar hükümeti veya hükümetlerinin bugüne kadar bir çaba harcamadığını söyleyebiliriz. Bunun çözümü dostane ilişkileri daha da pekiştirecektir. Lozan antlaşması ile kazanılmış hakkımız olan dini özgürlükler kapsamında seçilmiş müftüler Yunan devletince resmi olarak tanınmıyor. 1990 yılından bu yana bu şekilde. Bu konu da bizim en doğal dini özgürlükler kapsamında hakkımız olan bu hakların tanınmasını burada dile getirmek istiyorum. Başkanlığımızdan vefat eden milli sporcumuz Naim Süleymanoğlu Türkiye için çok önemli bir sembol bu anlamda belediyemizin uygun gördüğü bir sokağa isminin verilmesini istiyoruz” dedi.

“30 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN ÇOK ÜZÜLÜYORUM”

Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Başkanı Sabri Mutlu da “Bulgaristan’nın komünist rejiminin faşist uygulamaları hepimizi çok üzdü. Bugün hala bu üzüntülerimiz bitmedi bitmeyecek. Bu anmalardan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Bu anıtı burada yaptıkları için Edirne Valiliğine ve Edirne Belediye Başkanına çok teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz Edirne Balkanların başkenti diyoruz. Bu nedenle buradaki bu etkinliği de çok önemsiyoruz. Konfederasyon olarak bu etkinliğe katılmaya gayret ediyoruz. O dönemde inanın Türkan Bebeğin öldürülmesi hepimizi çok üzdü. Ama inanın ki bu bardağı taşıran son damlaydı. Yapılan bu zulümler hiçbir zaman unutmayacağız. 30 yıl geçmesine rağmen çok üzülüyorum. Bu zamana kadar ne bir kişi yargılandı. Ne de ceza aldı. Bir cinayet işleyen bir insan yargılanmaz mı? Ceza almaz mı? Nerde bu dünyadaki medeni ülkeler niye hiç kimsenin sesi çıkmadı. 30 yıl oldu biz hala buralarda çığlıklarımızı dünyaya duyurmaya çalışıyoruz ancak kimse duymuyor bizi ne yazık ki. Bizler Balkanlarda hiçbir zaman etnik bir mücadeleye girmedik. Bizim orada tek mücadelemiz var. Bu da demokrasi mücadelesiydi. Bundan sonra daha şiddetli bir şekilde hakkımızı savunacağız. Biz hiçbir zaman Balkanlarda 2’nci-3’ncü sınıf vatandaş olmayacağız” dedi.

“BİZİ TUTSAK EDECEK TOPLULUK YERYÜZÜNE GELMEDİ”

Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı Erhan Pekkan, ise “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Konuşmama geçmeden bir ailenin oğlu olan büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un istiklal marşından bir dörtlüğe yer vermek istedim. Var olduğumuzdan bu yana her yaşayan bir toplumun evlatlarıyız. Ve bizi tutsak edecek bir topluluk yeryüzüne gelmedi, gelmeyecektir. Bizleri yok etmek isteyen gafletten öte geçemeyecektir. Bulgaristan hükümetinin özellikle 1980 yıllarında kendi deyimine göre soya dönüş projesinde Bulgaristan Türklerine uygulanan baskı soykırım seviyesine çıkmış ve dayanılmaz bir hal almıştır. Buna dur demeye çalışan yüz binler arasında daha 18 aylık Türkan Feyzullah direnişin sembolü haline gelmiştir. Bugün aramızdan ayrılışının 35’nci yılında anmak üzere toplandık”dedi

“TAKSİM’DE İKİ KİŞİYİ SALLANDIRACAKSIN”

Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, “Dünyadaki bütün acıları toplayın ve hepsini yok etmek için ne gerekiyorsa yapın. Çünkü gözyaşınız aynı renk kanlarımız aynı renk. Bütün acıları bütün yaşanan zulümleri, kötülükleri hep birlikte bütün insanlar olarak bir yerlere atmak zorundayız. Bu dünyayı birlikte yaşayan, bu dünyayı ortak yaşam haline getiremeyen bir insanoğlu ancak ne yazık ki böyle ölen insanları, zulüm çeken insanların ancak gözlerine bakmaktan utanabilir. Bizler suçluyuz. Çok sevdiğim bir laf var, eğer bir suçlu bulamıyorsanız herkes suçludur. O yüzden bu zulmü, acıyı, işkenceyi çektirenleri cezalandırmadığımız sürece aynı örnekleri dünyanın farklı yerlerinde, farklı şekilde yaşayacağız. Cezalarını çekmelerini sağlamak zorundayız. Bütün dünya insanları olarak. Yoksa aynı acıları bize iktidar sahibi olanlar, güç sahibi olanlar bu yaşayan halklara yaşatacaklar. Bu tür acılar bir daha yaşanmaması için hepinizden güçlü bir şekilde çaba sarfetmeye çağırıyorum. Eskiden bir laf vardı “Taksim’de iki kişiyi sallandıracaksınız” diye. Ben onu sonradan çok düşündüm, bu idam etmek anlamına falan gelmiyor, ibret edeceksiniz. Kişiyi ibretlik hale getireceksiniz ki diğerleri görsün bir daha böyle bir şey yapamasın. Öyle mi peki, değil ne yazık ki. İnsanlar utandırılabilse. Başkanım Recep Gürkan’ın güzel bir lafı var, ölüm ancak son kişi unuttuğu zaman meydana gelir. Biz Türkan bebekleri unutmayacağız. Biz iki kişiyi rezil edeceğiz ve diğerleri bunu yapma cesareti bulamayacak”dedi.

“TÜRK ZALİMLERİN KORKUSU, MAZLUMLARIN UMUDUDUR”

Edirne Vali Yardımcısı Ali Uysal da, “Türkan bebek 35 yıl önceki asimilasyon sürecinde bütün hayatını kaybeden soydaşlarımızın, işkence görenlerin, acı çekenlerin, yerlerini yurtlarını terketmek zorunda kalanların sembolü olmuştur. Tarihteki yerini şimdiden almıştır. Bu vahşeti yapanlar vicdan mahkemelerinde en büyük cezayı almışlardır. Mahşerde Türkan bebeğin ve soydaşlarımızın ahı bunu yapanları rahat bırakmayacaktır. Sadece dinimizde değil bütün semavi dinlerde öldürmek, zulmetmek en büyük günahlardan birisidir. Ateş düştüğü yeri yakar. Ateş düştüğü yeri yaksada Türkan’ın acısını hepimiz hissediyoruz. İnşallah yakın çevremizde bir daha hiçbir soydaşımız böyle bir muamele ile karşı karşıya kalmaz. Artık bu mümkünde değil. Türkiye eski Türkiye’dir, ne Türkler eski Türkler’dir. Buna izin vermeyiz. Çok şükür ki Bulgaristan halkı ve devleti ile ilişkilerimiz çok iyi şekilde. Bu katliamdan Bulgar Halkı’nı sorumlu tutmuyoruz. O zaman ki totaliter rejimin temsilcilerinin yaptırdığı, yaptığı zulümdür işkence, katliamdır. Türkiye o zaman soydaşlarımıza kapılarını açtı. Yaklaşık 360 bin kadar soydaşımız Türkiye’ye geldi. Türkiye tarihte sadece kendi soydaşlarına değil, çevresinde Kafkasya’da, Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kuzey Afrika’da bütün mazlumlara hak arayanlara kapısını açmıştır, onların umudu olmuştur, hala daha açıyor. Türk demek, beklenendir. Türk demek özlenendir. Türk her zaman tarihte veren olmuştur. Veren el alan elden her zaman güçlüdür. Türk zalimlerin korkusudur, mazlumların umududur. Hak talep etmekle alınmıyor arkadaşlar. Biz kendi içimizde, Türkiye olarak, Türk dünyasının merkezi olarak ekonomide, siyasette, savunmada, bilimde, üretimde yani biz biz olursak gerçek kimliğimize kavuşursak, ne kadar güçlü olursak istemesek bile o haklar bize verilecek zaten. Onun için önce kendimizi düzelteceğiz. Sadece yakın çevremizde değil, uzak çevrede ki soydaşlarımızın da böyle muameleye kalmasını izin vermeyeceğiz”dedi

Konuşmaların ardından Edirne Gazi Osman Paşa Ortaokulu öğrencilerinden Minel Güçlü Kantanem adlı şiirini okudu. Daha sonra din görevlisi Hüseyin Okumuş’un okuttuğu dualarla şehitler anıldı. Türkan Bebek anıtına bırakılan karanfillerin ardından vatandaşlara pilav ayran dağıtımı gerçekleşerek program sona erdi.

Erkan Ekşi

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
300x250r