DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BIST 9.693,461,77%
BITCOIN 2059789-2,56%
Edirne
11°

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

BİZİ ŞEFKAT SAYGI SEVGİ KURTARACAK

ABONE OL
23 Şubat 2023 13:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ağır bir toplumsal travma yaşadığımız şu günlerde farklı duygular yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Günlük rutinimizi devam ettirmeye çalışırken suçluluk, acı, öfke, utanç gibi duyguları aynı anda yaşıyoruz. Klinik psikolog-terapist Cafer Çataloluk; bu duruma “anormal duruma verilen normal tepkiler” diyor. Günlerce adeta göçük altında yattık, kalktık, zorunlu olarak işe gittik ya da olağan işlerimizi yaptık ama bedenen; ruhumuz çökmüştü… Genelde insanlar suçu hep başkalarında arar hatta başkalarını suçlar. Ben gibi insanlarsa suçu/kabahati önce kendinde arar ve kendini sorgular bir yandan ne yapabilirim düşüncesiyle eyleme geçmeye hazır olarak…

İlkokulda ülkeleri öğrenirken Japonya’yı bize benzetirdim. Modern dünyaya ayak uydururken inanç ve geleneklerine bağlı, örf ve âdetlerini günlük yaşamlarından çıkarmayan, toprağına vatan diyen, milletine sevgi besleyen, köklü tarihi ile gurur duyan, benim ülkem insanları gibiydiler. Ama biz felaketlerde sınıfta kalırken, yatırım bilimsel araştırma ve teknoloji transferi ile sık sık yenilenen bir yaklaşımla onlar her geçen gün karnelerini düzelttiler. Nasıl mı: Eğitim tabi ki ilk sırada… Ama bunun itici gücü hatalarından ders çıkartmaktan geçiyor. Kaderle oynadığını kadersizliğin müsebbibi olduğunu kabul eden, benden iyisi sorumluluğu alsın diyen yok şu anda. Bir makamdan/görevden ayrılmak dünyanın sonu değil hele de hatada payınız varsa ama algıda yanlışlık var sanırım. Yorulmuş olabilirsiniz ki bu size hata yaptırır, rutine devam edersiniz ki bu daha iyisini seçmenize engel olur ama bunların cezası size kesilmez ise yolunuzdan dönmez ve bu size başkalarının hayatlarını söndürme, temel yaşam haklarını ellerinden alma yönünde cesaret verir.

Ölüm her canlı için kaçınılmaz ama mukadderat başkasının ihmali bencilliği kayırmacılığı nedeniyle olmamalı. Anayasamıza göre de; yaşama hakkının varlık nedeni, insanı doğal olmayan ölüme karşı korumaktır. Deprem doğal afet ama binanın kusuru nedeniyle yaşam hakkı elimizden alınırsa bu suçtur, kader değildir.

Depremler de yaşam da devam ediyor önce bunu kabullenelim. Planlayıp organize olup işe göre insanları göreve getirelim. Bilim insanları kalan zamanları kurtarmak için çalışadursun yöneticiler buna göre yaşam alanlarını oluştursun. Sosyal hayatımıza, gelecekle ilgili kurgumuza, hayatın sağlıklı devam edeceği umudumuza dönmemiz lazım. Depreme biz yol açmadık, biz birilerine vergi verdik, yetki verdik o insanlar orada olmalı. Evet, hasar büyük destek hem de yabancı ülkelerden bile şart ama bizzat dâhil değilsek kendimizi suçlu hissedeceğimiz bir şey yok. Birey olarak bizim yapabileceklerimiz sınırlı. Açmazın içinden kendimizi çıkartmamız için depreme dair yorucu sohbetlerden uzak durmak şartıyla arkadaş aile görüşmeleri çok iyiymiş. Eski rutinimize dönmek için çabalamalıymışız. Tabi ahlaki değerleri ve saygıyı göz önüne alarak. Sağlıklı insanların yardım edebileceğini unutmayalım, önce kendimizi onaralım. Hepimizin yapacağı küçük büyük işler var. Üreteceğimiz her şey bu toplumun yeniden kalkınması demektir.

Üstünü örtmeyelim koca bir coğrafyayı etkileyen çok büyük bir doğa olayı yaşadık. Koşmayı geçtim desteksiz ayağa kalkamayız. Geleceği inşa edecek benim-biziz ve bizi şefkat saygı her şeyin başı olan sevgi kurtaracak.

Şefkat; görevli olmayanın da orada gönüllü olmasına yani destek gücünün artmasına vesiledir.

Saygı; doğayı koruma, bilime inanma, emeği baş tacı etme, adalet adına iyi şeyler yapılmanın temel taşıdır.

Sevgi; öncesinde umut, sırasında mutluluk, sonrasında gayrettir.

Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğinin farkında olmadığımızı bir kez daha acıyla öğrendik. Allah korusun dualarımızı eksik etmiyoruz ama deveyi sağlam kazığa bağlamadığımızı da görüyoruz… İnsan olmanın getirisiydi unutmak! Ama bu kez devlet ve toplum hafızasına iyice kazınmıştır umarım. Söylendiği gibi, “Barışların en kötüsünün imar barışı olduğu gerçeği akıllarımıza mıh gibi çakılmalı”. Çünkü karşı taraf yani doğa koşulsuz onay vermiyor. Tedbirlerimizi almadan lütfen yaşadığımız kötü anıları unutmayalım. Dünya hali bu, deprem yine kapımızı çalacak ama biz bu kez “kimse var mı” demeye gerek duymayalım…

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.